Yaklaşık 6 ay önce vizyona girmeye başlayan The Armstrong Lie filminden sonra bugünlerin en revaçta bisiklet filmi Marco Pantani hakkındaki The Accidental Death of a Cyclist. Filmin konusu, daha önce de yazdığımız üzere, Rimini’de bir otel odasında yüksek dozdan hayatını 34 yaşında kaybeden Marco Pantani’nin yükselişi ve düşüşü. Filmin ismi de, Dario Fo’nun “Bir Anarşistin Kazara Ölümü”ne gönderme.
Dikkat – Spoiler içerir
|  | | Büyük boyut için tıkla! | |
Açıkça söylemek gerek ki, The Accidental Death of a Cyclist de, The Armstrong Lie gibi beklentileri karşılayamıyor. Filmin en önemli artısı, Pantani’nin çocukluğundan, kariyerinin başından daha önce yayınlanmamış çok güzel seyirlik malzeme kullanmış olması.
Öte yandan filmin yavanlığının da altını çizmek gerek, çünkü film açıkçası bu etkileyici görüntüler üzerine bir şey koymuyor, dahası, bu etkileyici görüntüleri sömürüyor. Çekimlerinde çok daha güzel bir spor filmi olduğunu düşündüğüm ve yapımcısı ortak Senna’dan izlenimler de görebileceğiniz film, bu haliyle seyretmeye değer, ama etkileyici ve iz bırakıcı olmaktan uzak.
Filmin Ana Öğeleri
Masum çocuk…
Pantani’nin çocukluk ve kariyerinin başlarından derlenen zengin malzeme, zaten Pantani’nin karakter anlatısının temeli olmuş. Pantani profesyonel olduktan hemen sonra çekilmiş bir fotoğrafında yüzünde görülen endişe ve tedirginlik, annesinin “profesyonel olduktan sonra bana “bırakacağım, mafya bunlar” dedi” tarzı ifadeleri ve mütemadiyen Pantani’nin çocukluğuna yapılan göndermeler hikayenin ana çatısını oluşturuyor. Film nereye giderse gitsin, yönetmenin gösterdiği, Pantani’nin hala dedesinin hediyesi olan kırmızı bisikleti küvette yıkayıp, parçalarını söküp takan, bisiklete aşık o masum çocuk olduğu.
…ve Dağlar
Bu “masum çocuk” imajı, filmin diğer ana ögesi “dağlar” ile birleşiyor. Filmde profesyonel kariyerini doping üzerine inşa etmiş birine fazlasıyla sempati duyarak “Armstrong ile takışan bu adam mı?” sorusunu sordurtan Greg LeMond’un “It’s in the mountains where pure, raw talent comes out” yorumu ile desteklenen zirveleri bulutlu dağ sahneleri, Pantani’nin en nihayetinde doping yapan bir bisikletçiden çok daha fazlası olduğunu anlatmak istiyor sanki.
Halbuki film Pantani’yi anlatmaktan öte, bisiklet seyircisini de sorumluluğa davet eder bir yapıya sahip olabilirdi. Çünkü Pantani, 1998 Fransa Turu’nun 15. etabında Grenoble, Croix de Fer, Croix de Telegraphe ve nihayet Galibier rotasındaki inanılması güç performansı sonucunda etap sonunda sarı mayoyu sırtladığında ve Felice Gimondi’den (1965) sonra Fransa Turu’nu kazanan ilk İtalyan olmayı garantilediğinde dahi açıkça görülen bir şeyler vardı. Daha sonraları Pantani hakkındaki en iyi kitaplardan birini (belki de en iyisini) yazacak olan Matt Rendell’in rakipleri için “humiliation” olarak niteleyeceği performansına o zamanlar itiraz eden ya da en azından tartışan bir bisiklet camiası olsaydı, belki Pantani’nin sonu farklı olabilirdi (Fransa Senatosu’nun 1998’de doping hakkındaki soruşturmasının haberi)
Filmin vasatlığı, bu yöne doğru evrilmemesinden kaynaklanıyor zaten. Film aslında seyirciyi Pantani’ye acıtmak yerine onu “bisiklet tanrıları” arasına sıçratan1998 Giro ve Fransa Turu birinciliklerine camianın tepkisini ele alsa, çok daha elle tutulur bir yapıya kavuşabilirdi.
Bu noktada Pantani’nin bir diskoda dansçı olarak çalışırken tanıyıp sevdiği nişanlısı Christina Jonsson ile 2004 yılında İsviçreli L’Hebdo dergisinin yaptığı röportajı okuyun. Röportajda Christina, Pantani’nin kokaine başlamasının hikayesini birinci elden anlatıyor. Pantani’nin 1998’deki performansından sonra 1999 sezonunda Giro’dan kanındaki hematokrit oranı %50’yi geçtiği için men edildikten sonra içine yuvarlandığı ruhi yıkım ve komplo teorileri ve paranoyadan beslenen buhranı da.
 | | Büyük boyut için tıkla! |
Coppi’nin Mirası
Pantani hakkında “accidential death” ibaresini kullanarak çevrilen filmin “dibe vurduğu” an ise, yol bisikleti sporunda dopingin her zaman olduğunu göstermeye dair girişimleri. Yol bisikletinin Olimpos’unda yer alan başka bir isim, Fausto Coppi’nin büyük rakibi Gino Bartali ile televizyonda söylediği şarkıda geçen “kullandığın ilaçlar, hemen her zaman kullandım” ifadelerinin eğlenceli bir anekdotçaymışcasına filme dahil edilmesi, filmin “eh, her zaman doping vardı, Pantani de Coppi’nin mirasçısı, olur böyle vakalar” havasına bürünmesine yol açıyor.
2000 Fransa Turu’nda Armstrong ile Mont Ventoux’daki çekişmesinden sonra 2004’e atlayan ve arada 2004’e, Pantani'nin trajik sonuna giden yolu anlatmayan film, Pantani’nin Rendell’in kitabından öğrendiğimiz şizofreni ve sosyopati sınırlarına dayanan karakterini de tahlil etmeyi başaramıyor, en nihayetinde “masum çocuk – ani gelen ünü kaldıramayan başarılı bisikletçi – bunalım – uyuşturucu – ölüm” denkleminde takılıyor.
İyi dopingci - kötü dopingci
Greg Le Mond’un Pantani’nin masum gözleri hakkında yaptığı yorum ise bütün bu tek düzeliğin üzerine tüy dikiyor. Son olarak filmde yorumcu olarak yer alan Rendell’in Pantani’nin bunalımı için söylediği “yakalanmaktan duyduğu utanç” ifadesi ile LeMond’un “doping yapmaktan duyduğu utanç” ifadesini yanyana konulunca kimin gerçek(ten) Pantani’yi anlattığını, kiminse romantize edilmiş bir idol etrafında boş belagat yaptığı görülüyor.
The Accidential Death of a Cyclist, son tahlilde, “iyi dopingci” (Pantani) ile “kötü dopingci” (Armstrong vb.) ayrımına takılıyor. Bunu filmin sonunda ekranda “Marco Pantani, aynı yıl hem Giro’yu, hem de Fransa Turu’nu kazanan son bisikletçiydi” ifadesi çıkınca daha iyi anlıyorsunuz. Dopingle, pelte gibi bir kanla kazanılan zaferler, Armstrong’un silinen Fransa Turu birincilikleri ile yanyana konulduğunda eski atasözümüzün doğruluğu ortaya çıkıyor: kör ölür, badem gözlü olur.
MTBTR’de Pantani
Bisiklet Dünyasında Büyük Kayıp, Marco Pantani Öldü
Pantani’nin Otopsisi: Ölüm Nedeni Kokain
Aydan Celik’in yazisi: İkinci Marco da Gitti
Fransa Senatosundan Doping Raporu - Ne Güzel Yıldı 1998...
Bunlar da ilginizi çekebilir
The Armstrong Lie – Film Eleştirisi
Beyazperdede Bisiklet
daha önce de yazdığımız üzere, Rimini’de bir otel odasında yüksek ...">
|