Eski Erzincan valisi merhum Recep Yazıcıoğlu adına düzenlenen doğa sporu şenliklerinin
bir parçası olan dağ bisikleti yarışı 15.05.2005 tarihinde Erzincan'a bağlı
Kemaliye (Eğin) ilçesinde gerçekleştirildi.
Bu yarışı diğer dağ bisikleti yarışlarından farklı kılan bir çok faktör var.
Bunlardan birincisi katılımcıların bir çoğuna uzak olan bir doğu ilinde gerçekleştirilmiş
olması. Bazı yerler vardır aslında gidip görmek gezmek istersiniz ama mantıklı
bir sebep bulamazsınız… Çok uzak dersiniz, tek başıma ne işim olacak dersiniz,
çekinirsiniz. İşte bence Kemaliye görmeye, onca kilometreyi katetmeye, işte
bakın biz buralarda yarıştık demeye değecek böyle yerlerden biri. 60 kişilik
kafileyi böyle bir yere ulaştırmak, yerleşim problemini çözmek, organizasyonu
mükemmel gerçekleştirmek gerçekten kolay değil. Belki bizler aksaklık yaşamadığımız
için farkına varamıyoruz bazen böyle "ayrıntıların".
En güzeli gün gün anlatayım size yaşadıklarımızı:
13.05.2005 Cuma günü saat 18 civarı:
Ankara Ulus'ta bulunan 19 Mayıs Stadyumu'nun bahçesinde bir hareket var. Bisikletli,
sırt çantalı bir çok genç otobüs bekliyor. Bilet yok, yol parası vermek yok.
İki otobüsümüz geliyor, yerleşiyoruz. O kadar bisikleti bagaja yerleştirmek
kolay değil tabii. Adanalı arkadaşlarımız sağ olsun ısrarla bisikletlerini çizdirmeye
kıyamadıkları için kapalı bagajın açılmasını bekliyorlar… Tabii bagaj açılmıyor,
biz de iki saat rötarla saat 20 civarı yola çıkıyoruz. Hakemlerle birlikte iki
otobüste yaklaşık 60 kişiyiz. Cümbür cemaat keyifle gidiyoruz.
Saat 22 civarı:
Şoförümüz çok deli-dolu çıkıyor, bize heyecanlı dakikalar yaşatıyor, uyumaya
çalışıyoruz, uyuyamıyoruz, öne laf atıyoruz etkisi olmuyor… Kısacası unutulamayacak
bir gece yolcuğu geçiriyoruz sabaha dek… Otobüste bol bol yer olduğundan hoplamalar
zıplamalar haricinde çok konforlu gidiyoruz…
14.05.2005 Cumartesi günü saat sabah 6:
Uyanmaya başlıyoruz. Etrafımızdaki doğa görmeye alıştığımız çevreden farklı.
Yeşil ve dağlar bir arada. Kemaliye yüksekte olduğundan döne döne yükselmeye
başlıyoruz yaylaya çıkar gibi… Yaklaşık iki saat yavaş yavaş yukarı tırmanıyoruz.
Şoförümüz değişmiş, zaten bu yol da hata kaldıracak cinsten bir yol değil. Akşam
uykusunu alamayanlar fırsattan istifade daha çok yol var deyip uykularına devam
ediyorlar… |  | | Büyük boyut için tıkla! | |
Sabah saat 8:
Kemaliye'deyiz;
Hava çok güzel. Açık, temiz, tatlı-serin…
Çantalarımızı alıp odalarımıza çıkıyoruz hemen…
Biz kız yurdunda kalıyoruz, odalar dörder kişilik ve tertemiz, manzara muhteşem…
Beyler bu kadar şanslı değil, onlar bizim yurdun altında koğuş stili kalıyorlar.
Yurdun önünde ufak bir park var dağları ve Fırat Nehri'ni gören. Öyle bir manzara
ki temiz havayla birlikte huzur ve enerji doluyorsunuz…
Eşyalarımızı bıraktıktan sonra hemen kahvaltıya iniyoruz dinlenmeye vaktimiz
kalsın diye. Yemek fişlerimiz dağıtılıyor. Bu fişlerle hem kahvaltımızı hem
öğle ve akşam yemeklerimizi ilçenin herhangi bir lokantasında yiyebiliyoruz.
Yemek yediğimiz yer son derece temiz ve yemekler beklediğimizden çeşitli ve
lezzetli… Kemaliye'nin yerlileri kışın şehirlerde kalsalar da bahar ve yazın
belirli zamanlarında mutlaka memleketlerine dönüyorlar. Bizimle birlikte burada
yemek yiyen, Doğa Sporu Şenlikleri için memleketine gelen çok kişi var…
Kahvaltıdan sonra uyku saatiJ Öğleden sonra parkura bakılacak. Dinlenip yol
yorgunluğunu atmaya çalışıyoruz. |  | | Büyük boyut için tıkla! | |
Öğleden Sonra:
Saat 1'e doğru kalkıp yemeğimizi yedikten sonra giyinip tekrar otobüslerimize
biniyoruz. Şenlikler kapsamında "görüntü vermek için". Kemaliye'ye
çok yakın başka bir yerleşim yerindeyiz. Davul zurna eşliğinde oynuyor insanlar.
Biz de bisikletlerle bir parçası oluyoruz şenliğin. Çekim yapılıyor, dut kurusu
dağıtılıyor torba torba, ve meyve suyu… Bizden bir grup halaya katılıyor, kadınlı
erkekli halay çekiliyor meydanda. Her yer çok kalabalık…
Dönüşü bisikletle yapıyoruz ve parkura dalıyoruz. Ben dikkatsizliğimin kurbanı
olup parkurun üçte birini geziyorum sadece. Hep yokuş, hep yokuş, hep yokuş…
Sanki tırman tırman bitmiyor…
Odaya dönüp de kızlarla konuşunca şaşırıyorum parkurun sadece yokuştan ibaret
olmadığını öğreninceJ Patika yol ve inişler olduğunu söylüyorlar. Biraz üzülüyorum
göremediğime… Yorgunluk ağır basıyor. Akşam yemeğine kadar yine uyuyoruz.
Cumartesi akşamı:
Biraz kendimize geliyoruz. Kemaliye çok şirin bir yer. Bir kere doğası çok değişik.
Yeşillik, su ve dağlar iç içe. Yüksekte olmamıza rağmen Fırat Nehri ve Keban
Barajı sayesinde yeşil çok bol. Dört bir yanımız dağlar tepelerle çevrili, biz
vadi tabanında kalıyoruz. Tipik doğu iklimi ve bitki örtüsünden çok farklı bir
iklim ve bitki örtüsü var. Sadece bunu yaşamak bile başlı başına çok güzel…
Akşam yemeğinden sonra yurdun arkasındaki ufak parktayız. Kimi salıncakta sallanıyor,
kimi muhabbet ediyor… Türkiye'nin dört bir yerinden gelenler var, oysa İstanbul'dan
gelen o kadar az ki… Adana ve Mersin'den toplam 11, Ankara'dan 17, Konya'dan
9, İstanbul'dan 4, Kocaeli'nden 3, Kütahya, Sakarya ve Yalova'dan 2, Sivas'tan
6 kişi var. Sivas kafilesinin tümü bayan, 6 kişiler. Ankara ve Balıkesir'den
1'er, İstanbul'dan ise 2 bayan var. Yani toplam9 kişiyizJ
Enerji toplamak için çok geç kalmadan yatıyoruz. Yarış sabah saat 10'da. Dönüş
yolunda geç kalmamak için zamanlamaya özellikle dikkat ediyoruz.
15.05.2005 Pazar sabahı:
 | | Büyük boyut için tıkla! |
Sabah saat sekiz gibi kalkıyoruz. Odadaki kızlar hemen sabah nabızlarına bakıyorlar.
Kahvaltıda herkes daha bir heyecanlı. Odalarımıza gidip giyiniyoruz. Bisikletlerimizi
almadan önce bir grup küçük bir Kemaliye turu yapıyoruz. Balık çiftliğine bakıyoruz.
Eski evler korunmuş. En güzellerinden birinin kapısı açık, içeri başımızı uzatıp
evinizi görebilir miyiz diyoruz. Doğru eve konuk olmuşuz, ev belediye başkanına
ait çıkıyor. Evin çoğu aksamı tahtadan, ağaç bol olduğu için eski evlerde bol
bol ahşap kullanılmış, fakat İstanbul'da görmeye alıştığımız cinsten çökmeye
çürümeye yüz tutmuş bir ahşap değil, her sene silindiği için pırıl pırıl… Aklımızda
bunlar varken saate bakıp silkiniyoruz. Isınmak için sadece 15 dakikamız var
çünkü…
10:00 Yarış  | | Büyük boyut için tıkla! |
Toplu çıkış yapıyoruz. Kemaliye parkuru çok teknik olmayan fakat yabana da atılamayacak,
orta-altı sertlikte bir parkur. Doğasıyla bir arada ele alınınca ise çok zevkli.
Toplam parkurun uzunluğu yaklaşık 18 km. Bayanlar ve gençler bir tur, elit erkekler
iki tur atacaklar. Parkur çarşının içinden başlıyor, asfalt yoldan çıkış yapıp
yaklaşık 500 m sonra inişle toprak yola giriyoruz. Bu bölüm teknik açıdan zorlayıcı
değil fakat bol bol tırmanış içeriyor, soluklanacak düzlük yok, devamlı yokuş
çıkıyoruz. Bu bölüm parkurun yaklaşık üçte birine yakın. Buradan tekrar asfalta
geçiyoruz kısa bir süre için ve düz yolda ilerliyoruz. Daha sonra yakınlardaki
bir köyün içine giriyoruz, yine çıkışlar başlıyor. Fakat bir önceki gibi sürekli
olmayan, kesik kesik çıkışlar. Parkur artık asfalt değil, arnavut kaldırımını
andıracak şekilde biraz daha taşlık. Köyün dışına doğru yol alırken patikaya
(single track) dönüşüyor toprak yol. Parkurun en teknik bölümü burası, yaklaşık
iki km. Tekniği iyi olanın hızlı gideceği, fakat çok iyi olmayanın da çok fazla
zorlanmayacağı sertlikte. Bisikletin taşınması gereken yer yok denebilir. Patika
bölüm bittikten sonra bol virajlı, geniş yollu toprak inişler başlıyor. Arada
tırmanış ve düz yol da var. Tekniğiniz çok iyi değilse kaptırıp hızlı viraja
girdiğinizde kayıyorsunuz çünkü yol sürekli dönüyor. Bu arada doğa tabii ki harika.
Ama yarış esnasında bunu fark etmek ya da tadını çıkarmak biraz zor… Parkurun
resmi bir kartpostal güzelliğinde ve kırmızıyla işaretli yollar parkuru gösteriyor.
Toprak inişler bittiğinde yol yine asfalttan düz bir şekilde devam ediyor ve
çarşının içinde start aldığımız noktada bitiyor.
Bayanlar yarışı bitirdikten kısa bir süre sonra elit erkekler de yarışı bitirmeye
başlıyorlar. Şahsen ben tek tur atmaktan memnunum. Doğanın cilvesi, daha hızlı
gidiyor erkeklerJ Dağ bisikleti yarışlarına katılan bayanların çok büyük çoğunluğu
yol bisikletçisi ve yol bisikletinden gelen artılarını teknikle birleştirip
öne çıkıyorlar. Oysa asıl hedefleri tabii ki yol bisikleti sporunda başarı kazanmak.
Dileğim tekniğiyle de hızıyla da sağlam dağ bisikletçisi bayanların dağ bisikletinde
öne çıkması.
Dereceler:
Büyük Erkekler 1. İbrahim Kaçar
Genç Erkekler 1. Deniz Demiröz
Bayanlar 1. Fidel Aşır  | | Büyük boyut için tıkla! |
Tüm sporcuların yarışı bitirmesiyle madalya töreninde sporculara yöresel hediyelerin
yanı sıra altın da veriliyor. Hakemlerimiz çok tatlılar, otobüsümüzde önde oturan
beylerin hakemler olduğunu görüyorum bir anda…
Açıkçası ben her yarışımda ufak tefekmiş gibi gözüken önemsemediğim ayrıntıların
söz konusu yarış olduğunda ne kadar önemli olduğunu görüyorum ve öğreniyorum…
Her minik hata neredeyse kaybedilen beş dakikaya mal oluyor… Ve bu işi hakkıyla
yapmanın zor olduğunu, güç ve kondisyonun yeterli olmadığını, her şeye dikkat
etmek gerektiğini fark ediyorum. Yarış anındaki yorgunlukla muhakeme ve refleksler
zayıfladığından hata yapmamak çok daha zor… Erzincan yarışı bence dağ bisikleti
severlerin kendilerini test edebileceği, buluşup kaynaşabileceği, tanışabileceği
harika bir ortam sunmakta. Diğer yarışlarda bu şekilde toplu yolculuk edilmediği
ve konaklanmadığı için bu havayı yakalamak çok zor.
12:00
Az zamanımız olduğu için hızlı hareket etmemiz gerekiyor. Madalya töreninden
sonra harcırahlarımız dağıtılıyor. Yemeklerimizi yiyoruz son bir defa ve hızla
çantalarımızı topluyoruz. Bisikletlerimizi otobüse yerleştiriyoruz. Bu esnada
Erzincan Cirit Spor Kulübü atlarıyla geçiyor. Fırsattan istifade hayatımda ilk
defa ata biniyorum, daha doğrusu gezdiriliyorum.
14:00 Artık tekrar yoldayız. 12 saat sonra Ankara'da olacağız sabaha karşı.
Gündüz yolculuğu bol muhabbetli geçiyor. Şoförümüz bu sefer insaflı çıkıyor,
gece de uyuyabiliyoruz rahatça…
16.05.05 Pazartesi 4:30
Yorgunuz, mutluyuz, Ankara'dayız… Buradan herkes evine dağılıyor… Kimi garda
birkaç saat bekleyip gündüz gözüyle otobüse binmeyi, kimi transit otobüslerle
bir an önce evine varmayı tercih ediyor.
Seneye düzenlenecek şenlikleri kaçırmayın derim…
Emeği geçen herkese ve yarışı düzenleyen Ahmet Yıldırım'a teşekkürler…
Recep Yazıcıoğlu'nu da bu vesileyle saygıyla anıyorum ve önümüzde açtığı yollar
için teşekkür ediyorum.  | Parkur | Büyük boyut için tıkla! |  | Katılım Listesi | Büyük boyut için tıkla! |
|