Uzun bir süredir mtbtr forum'unda konuşulan Türkiye'nin ilk maratonuna katılmak
için sponsor firma tarafından organize edilen otobüste yer kalmayınca eşim ve
bir yaşındaki oğlumla birlikte cuma sabahının erken saatlerinde Bozcaada'nın
yolunu tutuk.
Sezonun son yarışı olmasına karşın benim ilk yarışımdı. Ne formdaydım nede
çok motive olmuştum. Bu yarış tarzında dayanıklılığın ön planda oluşu da adaya
gitmemdeki bir diğer etkendi.
Hava İstanbul'da son birkaç gündür yağmurlu olduğundan, yol boyunca, yağmur
altında 2-3 saat yarış çıkarmanın ne kadar ızdırap verici olduğunu düşünüyor,
kendimce geçmişte ne çetin yarışları aşmış olduğumu hatırlayıp teselli buluyordum. |  | Bozcaada Liman | Büyük boyut için tıkla! | |
Cuma sabahı saat 9:45 de Bozcaada'nın karşısında ki iskeleye gelmiştik. Hava
tahmin ettiğimizin aksine çok güzel idi. Güneş eşliğinde adaya geçtik ve bize
ayrılan eve yerleştik. Yemek sonrası bisikletimin parçalarını bir araya getirdim.
Bu arada sabah açan güneş yerini buluta bıraktı, ada da zannediyorum rüzgar
hiç eksik olmuyor.
Akşamüzeri saat 5 gibi parkura çıkıp detayları hafızama yerleştirirken bir
yandan da uzun zamandan beri pedal çevirmeyen bacaklarıma son bir hareket kazandırmaya
çalıştım.
|  | | Büyük boyut için tıkla! | |
Parkur yarış öncesi güzelce işaretlenmiş olduğundan "acaba parkur nereden
devam ediyor?" tereddüdüne kapılmadan turu tamamladım. Yarış anında şaşırma
imkanınızın olmayacağı bir parkur hazırlanmış idi. Hemen hemen 15km.lik parkurun
%35 lik kısmı asfalt yol üzerinden geçiyor ve hafif rampalardan oluşuyordu.
Etabın sonları Arnavut kaldırımlı dar sokakların arasından geçerek meydana geliyor,
buradan tekrar araziye geçiyordu. Bu parkurun en çok sevdiğim etabı ikinci asfalt
çıkışından sonra girdiğimiz kumsala kadar inen toprak iniş idi. Hele sonralarına
doğru tamamen çalılıklar arasında zikzak çizerken adrenalin tavan yapıyordu
Yarışçılar belediye tarafından hazırlanmış çadırlarda akşam yemeği için toplandılar. Güzel bir yemek sonrası yarış brifingi federasyon yetkilileri tarafından verildi.
5 Kasım cumartesi yani yarış sabahı sabah erkenden meydanda kahvaltı için hazırlanmış
çadırlarda bütün sporcular buluştu. Keyifli bir kahvaltının ardından 11'de başlayacak
yarış için hazırlıklar başladı.
|  | Yarışçılar Isınıyorlar | Büyük boyut için tıkla! | |
Saat 11'de start verilmeden önce herkes ısınmak için güneşin vurduğu meydanda
tur attı. Start alanının yanındaki Polente cafeden gelen güzel müzikler, insanın
içini ısıtan güneş günün güzel geçeceğinin işaretlerini veriyordu. Görüntü muhteşem
idi, onlarca bisikletli meydan da rengarenk dolaşıyordu. Startta 15 dakika kala
sporcular tek tek anons edilerek start noktasına çağrıldı. Üzerimdeki kalın
giysileri çıkarıp sadece formamın içinde uzun kollu içliğimi bırakarak ben de
yerimi aldım. Bütün yarışçılar start noktasına dizildikten sonra İstiklal Marşı
ardından top atışı ile toplu start verildi. Ada da tam bir festival havası vardı,
ada halkı tam anlamı ile muhteşemdi. Bütün bu kalabalık, heyecan ve enerji gösteriyordu
ki ada halkı, dağ bisikleti festivalini inanılmaz sahiplenmişti.
Parke yolda herkes bir çırpıda ileri atıldı, solumda bir grubun birbirine girerek
yuvarlandıklarını gördüm. İlk yokuşa varmadan herkes ip gibi dizilmişti. Yokuşun
ardından toprak zemine girmeden kopmalar başladı.
İlk turum gayet iyiydi. Tutturduğum tempoyukaybetmeden ve "pekte geçilmeden"
turu tamamladım. Bu turda orta çarktan hiç düşmeme gerek kalmadı. Yarış sonrası
Hasan Kandemir'le konuşurken sadece 5. turda orta çarka aldığını ve yarış boyunca
sürekli büyük çarkı kullandığını söyledi. Benim için büyük çark hayal gibi.
Yarışta iki noktada su ile muz verilen istasyon vardı. İlk turda hiç gerek
duymadım. Zaten su sistemli küçük çantam sırtımda idi. Yaklaşık 0,75L suyum
yarış boyunca bana yetecekti. Yanında birde enerji barı mevcuttu.
İlk turun sonunda, parke taş döşenmiş yoldan, kısa, çok zevkli bir iniş sonrası,
Bozcaada'nın şirin evlerinin arasından geçip start noktasına vardım. Yarışın
şüphesiz en keyifli anıydı, yarışçının geldiğini belirtir düdük seslerinin arasından
geçip seyirci kalabalığının olduğu meydana tam anlamıyla düştüm. Bir anda yüzlerce
kişinin destek çığlıkları arasından geçip ikinci tura başladım.
Bisikletimi yarıştan önceki haftada toplamıştım, maalesef ki selemi iyi sıkmamışım,
ikinci tura devam ettiğim sıralarda 2-3 cm aşağıya kaymıştı. Bir süre idare
ettikten sonra ikinci turun ortalarında durup düzeltmek zorunda kaldım. Yükseltip
tekrar bindim ama bu seferde biraz yüksek olmuştu. Düzeltmek için bir daha durmadım.
Yaşadığım bu tecrübeden sonra diyebilirim ki özellikle sele borunuzun üzerinde
numara mevcutsa, daha önceden hangi uzunlukta kullandığınıza bakın veya bir
işaret koyun derim. Bu tür durumlarda tekrar eski konumuna getirmek çok kolay
olacaktır.  | Start Noktasında Çekişme | Büyük boyut için tıkla! |
İkinci turu atarken tempom düşdü, kovaladığım diğer yarışçılarla aram açıldı.
Bir süre sonra da gözden kaybettim.
Yarışın başına göre daha düşük bir tempo ile yarışa devam ettim. Rüzgarın etkisi
bu turda daha fazla idi yer yer karşıdan geldi. Hele kumsala varıldıktan sonra
çıktığınız yokuş yetmiyormuş gibi, birde rüzgarı karşınıza almak yorgun vücuda
daha da acı veriyordu.
Üçüncü turun her ikmal noktasından muz almayı ihmal etmedim. Artık neredeyse
tek başımaydım. Henüz elitlerden kimseyi görmedim derken 32. kilometremde Hasan
Kandemir ve Halil Kormaz yanımdan geçtiler. İki kilometre daha yol almıştım
ki Yunus Yetkin' de yanımdan geçti.  | Finiş | Büyük boyut için tıkla! |
Yine meydana geçip finiş noktasına vardım, 2:17:28'le 3 tur kategorisinde 38.
olarak yarışı tamamlamıştım. Bizim kategorinin birincisi Mahmut Kuşcuoğlu ile aramda
38 dk 30 sn vardı.
Yarış sırasında alınan önlemler oldukça iyi idi, jandarma ve polisler bütün
yolları kontrol altına aldıkları için her hangi bir tehlikeli durumla karşılaşmadım.
Ada halkı da yarışına sahip çıkmış, çoğunlukla start noktasında yer alırken,
diğer etaplarda da desteklerini bırakmamışlardı. Herhalde Türkiye'de gördüğüm
en kalabalık seyircisi olan yarış bu idi. Böyle bir yarışı koşmak nasıl zevkli
oluyor ben söylemiyim, siz en iyisi seneye bu yarışı kaçırmayıp yaşayın.
2006 dağ bisikleti sezon yarışlarının neredeyse yarıya yakını maraton tarzı
düşünülmüş, sanırım benim gibi bir çok dağ bisikletçisini yarış ortamına sokacaktır.
Ulaşım, konaklama ve yemek gibi bütün masrafların organizasyon tarafından karşılanması ve tabiri caizse her şeyin dört dörtlük olması bizleri, bu sporun genişlemesi adına çok mutlu etti. Bu organizasyonda emeği geçen herkese teşekkürler!
Yarış Fotoğrafları
|