Bu değerlendirme yazısı elbette parmaklar geri geri giderek yazılıyor. Geçen seneki Tour için “skandal” “rezalet” falan dedik ama bu sene kullanacak sıfat kalmadı meydana gelen olaylar karşısında. Öncelikle bir dağ bisikleti sitesi olan MTBTR.com’da yol bisikleti üstüne ahkam keserek Müslüman mahallesinde salyangoz satar durumda olmanın zorluğu da var. Yol bisikleti benim de sabrımı zorluyor bazan.
Geçen hafta başı dopinge dair yazdığım yazıda takımlardaki kültürün değişmesi için takım çalışanlarının belli bir bölümünün bu işlerden çekilmesi gerektiğini belirtmiştim.. Bu öneriye profesyonelliğe 90’lı yıllarda başlamış, yaşı otuzu geçmiş sporcu kuşağının da artık çekilmesi gerektiğini eklemek gerek. Zaten pelotonda da bu tip sesler yankılandı hafta içinde. Çünkü bu nesil anlaşıldığı kadarıyla doping yapmanın normal sayıldığı bir kültürde büyümüş durumdalar ve vazgeçmiyorlar. Cristian Moreni ve Vinokourov buna çok iyi örnekler. Moreni B numunesini bile test ettirmedi. Alexander Vinokurov’un neden kan nakli yöntemi kullandığını sanıyorsunuz? Çünkü TdF 2007’nin (ve öncekilerin) doping testlerini yapan Fransa ulusal laboratuarı bu testi yapamıyor sanıyordu. Halbuki geçtiğimiz kış bu testi yapan İsviçre’deki laboratuar yöntemi Fransızlara da öğretmişti. Test Tour’da alınan kan örneklerine uygulandı ve Kazak bisikletçi yakalandı. Ama Vino’nun babasının kanını kullandığı suçlamasına “Ondan kan almış olsam testte votka çıkardı” cevabına çok güldüğümü söylemem gerek. Her durumda mizah yeteneğini kaybetmemek güçlü olmasa da kalender bir kişiliğin göstergesi olabilir. Doping konusunu burada keselim ve değerlendirmeye dönelim. |  | Alplere çıkarken | |
Tour’un en büyük kazananı hiç kuşkusuz Discovery Channel Takımı oldu. Armstrong’un sporu bırakmasından sonra 2006’da pek bir başarı elde edemeyen ekibin 2007’de Amerikalı bir sponsor bulma ümitleri çok azalmıştı. Ama şartların gelişmesi sonucunda yarışta birinci ve üçüncülüğü alıp (Popovych de ilk onda yer aldı), üstüne Takım Klasmanı’nı da kazandılar ve buna kendileri de şaşırdı. Tecrübeli pedal Hincapie ve özellikle Yaroslav Popovych’in tırmanmalarda verdiği müthiş destek Contador’u yukarılara taşıdı. İyi bir sponsor bulmak için şimdi daha şanslılar. |  | Leipheimer üçüncü oldu | |
Diğer yandan bir başka galip organizatör A.S.O. şirketi oldu. UCI özellikle Rasmussen konusunu doğru ele almayınca başta L’Equipe gazetesi olmak üzere UCU’a çok şiddetli eleştiriler geldi. Şu ana kadar da UCI’ın bu eleştirilere çok da güçlü argümanlarla karşı çıktığını söylemek zor. Bu A.S.O’nun elini güçlendiriyor. Gelecek yıllarda düzenleyeceği organizasyonlarda özerklik elde etme yolunda önemli bir mesafe kat etmiş oldu (Fransa Turu yanında Paris-Roubaix, Paris-Nice ve Dauphiné Libéré’yi de A.S.O. düzenliyor).
Fransa Turu 2007’nin en olumlu mesajı Alberto Contador’un Sarı Mayo’yu kazanması oldu . Contador yeni neslin en iyi yarışçılarından biri olarak gösteriliyordu. Aslında onun da başında kara bulutlar dolaşmadı değil. Karnesi pek de temiz olmayan takim direktörü Manolo Saiz’in yetiştirdiği bir yetenek olarak Operacion Puerto kapsamında geçen sene adı geçmişti. Ama İspanyol savcı kendisini 2007 sezonu daha başlamadan temize çıkartmıştı. Çok iyi bir tırmanıcı (üstatlardan gelen uyarılarla artık “yokuşçu” kelimesini de kullanmaya başlayalım) olarak biliniyor. Contador pelotondaki en patlayıcı tırmanma yeteneğine sahip sporcu olarak gösteriliyor. Gerçekten de bu yeteneğini Alp etaplarında görebildik. Pireneler’de Rasmussen’le başbaşa çıktıkları Plateau de Beille etabı da şimdiden belleklere kazındı bile. Daha çok genç. 25 yaşını bile bitirmedi. Zamana karşı yeteneğini biraz daha geliştirebilirse hem bisiklet sporu için yeni bir umut olacak. |  | Alberto Contador Velasco | |
Puanlı Mayo Mauricio Soler Hernandez’in oldu.. Ne yalan söyleyeyim adını daha önceden duymamıştım. Benim için de tam bir sürpriz oldu. Briançon etabını son derece zekice ve cesaretle koştu ve kazandı. Ardından Pireneler’de de müthiş bir dayanıklılık gösterdi. Birkaç kere geri kalmasına karşın temposunu artırarak gelip kayıplarını en aza indirmeyi bildi. Kolombiyalı bu genç yokuşçu Tour’a “wild card” la katılan Barloworld’e müthiş prestij sağladı. Önümüzdeki yıllarda da adından bahsetmeyi diliyorum. |  | Soler Briançon'da kazanırken | |
Yeşil Mayo Tom Boonen’in oldu. Daha ilk etapta düşen ve ilk hafta sonunda Tour’u bırakan Robbie McEwen’in yokluğunda 3. Etap’ta ele geçirdiği Yeşil Mayo’yu bir etap hariç Paris’e kadar çıkarmadı; arada iki de etap kazandı. Boonen bu başarısıyla geçen seneye oranla biraz sönük geçirdiği 2007 sezonunu parlak bir dereceyle taçlandırmayı bildi. Diğer sprinterler içinde iki etap kazanan Daniele Bennati ve Canterbury Etabı’nı düşüp kalkıp kazanarak muhteşem bir geri dönüş gerçekleştiren McEwen öne çıktılar. |  | Boonen ilk Yeşil Mayo'sunu kazandı | |
Kaybedenlere gelirsek…. Vinokourov için diyeceklerim belli. Takdir ettiğim ama pek sevmediğim bir yarışçıydı (geçmiş zaman kipi kullanmak oldukça uygun bence, bir daha ciddi bir yarışta gözükeceğini sanmıyorum). Yarış öncesi yazımda onun lider özelliklerini sorgulamış ayrıca takımının da yarışı sürükleyebileceğine dair kuşkularımı dillendirmiştim. Beni yanıltmadılar demek zorundayım. Elbette şanssız bir kazayla işi çok zora girmiş de olsa Vino’nun hem de TT öncesi doping yapmış olması affedilmez bir karar. Keşke kaza sonrası yarışı bıraksaydı da ona olan saygımız sürseydi. Sadece kendini değil Klöden ve Kashechkin’in sürmekte olan GK umutlarını da bitirdi.
Rasmussen’in durumu biraz daha karışık. Sonuçta ortada doping yok. Hatta Sarı Mayo’yla geçirdiği günlerde yapılan doping kontrollerinden hala bir ses çıkmadığına göre Tavuk temizdi. Ama antrenman programını UCI’e bildirmemesi onun gibi tecrübeli bir sporcunun yap(a)mayacağı kadar basit ve fahiş bir hata. O nedenle burada bir kasıt olduğunu düşünmek zorundayım. Takımı tarafından yarış dışı bırakıldıktan sonra Rasmussen’in “şimdiye kadar açığa çıkmamış bir doping metodu” uyguladığını varsaymam gerek. Yoksa Haksızlık!!! diye bağırmak zorundayım ve bunu istemiyorum. Cofidis Takımı ve Iban Mayo da büyük kaybedenler arasında. Hele Iban Mayo... Yıllarca büyük umutlar beslenen, bu sene Saunier Duval'e geçip İtalya Turu'nda bir de etap kazanan İspanyol'da EPO çıktı. Artık ne desem bilemiyorum. Fransa Turu 2003'te kazandığı L'Alpe d'Huez kadar başına taş düşsün!
Son kaybeden de ne yazık ki T-Mobile Takımı oldu. Uzun yıllardır profesyonel yol bisikletinin en iyi takımlarından biri olan bu Alman ekibinin geleceği oldukça karanlık. Geçen yıl tüm yönetici kadrosunu değiştirip yeni bir sayfa açan ekip ne yazık ki Tour yaklaşırken eski sporcularından gelen doping itiraflarıyla sarsılmış ama yoluna devam etmişti. Ancak Fransa Turu kadrosundaki Patrik Sinkewitz’in Tour öncesi yapılan incelemede dopingli çıktığının açıklanması takımı müthiş zor duruma düşürdü. Umarız Alman telekom şirketi sponsorluktan çekilmez ve koyu pembe mayoları izlemeye devam ederiz.
Bir kazanan daha var aslında. MTBTR.com sayesinde çok sevdiğim yol bisikleti sporu ve Fransa Turu hakkında ahkam kesme şansına kavuştum. Üstüne kısmetli bir rastlantıyla Eurosport’ta Tour'u yorumlama ayrıcalığını da elde ettim. Son olarak da Tour de France'ın Paris etabını kendi gözlerimle görebildim. Tüm bunlara bakarak kendimi Fransa Turu’nun en büyük galibi ilan ediyorum.
Gelecek yazılarda görüşmek üzere...
|